27/03/2013, GÜMRÜK KANUNUN (TSKB'LER) ÜZERİNE

 

Türkiye Büyük Millet Meclisi
Genel Kurul Tutanağı
24. Dönem 3. Yasama Yılı
83. Birleşim 27 Mart 2013 Çarşamba


Gümrük Kanunu ile Bazı Kanun ve Kanun Hükmünde Kararnamelerde Değişiklik Yapılmasına Dair Kanun Tasarısı (S. Sayısı: 437)
(Tarım Satış Kooperatifleri ve Birlikleri)

Birinci bölüm üzerinde söz Cumhuriyet Halk Partisi Grubu adına İzmir Milletvekili Oğuz Oyan'a aittir.

Buyurunuz Sayın Oyan. (CHP sıralarından alkışlar)

CHP GRUBU ADINA OĞUZ OYAN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, görüştüğümüz torba kanunu 10 maddesi ve 1 geçici maddesi yani 11 maddesi tarım satış kooperatifleri birliklerini ilgilendiriyor, 4572 sayılı Kanun'u değiştiriyor. 4572 sayılı Kanun dediğiniz şey de yürütme ve yürürlük hariç 8 madde ve 1 geçiciden oluşan bir kanun yani kendisinden daha fazla maddeyi getirerek bir değişiklik yapıyoruz ama torba kanunla yapıyoruz yani müstakil bir yasa getirmiyor, bağımsız bir tasarı getirmiyoruz. Tabii, Sayın Bakan diyor ki: "Bu, torba kanun ama bir özelliği var." Nedir özelliği? "Hepsi bizim Bakanlığı ilgilendiriyor."

Sayın Bakan, bir kere, tabii, siz önce kendi teşkilat yasanızı bir çıkarın, hâlâ kanun hükmünde kararnamelerle yönetiliyorsunuz. İkincisi de bu tür önemli bir düzenlemeyi de müstakil olarak getirme kararlılığını gösteriniz. Bu, şunun için de gerekliydi: 4572 sayılı Yasa, Dünya Bankasının ilk taslağını yazdığı bir yasadır yani bu yasanın sırasının, sayısının, isminin belki değişmesi en azından Türkiye açısından bir ayıptan kurtulmak açısından yararlı olurdu.

Değerli arkadaşlarım, bu 4572 sayılı Yasa 2000'in 16 Haziranında bu Meclisten geçti, on üç yıldır yürürlükte ve bunun on bir yılı da sizin döneminiz, 2008 yılı programına koydunuz. 2008 yılı programında dediniz ki: "Biz, TSKB'leri, bu yasayı değiştireceğiz, yeni düzenleme yapacağız." 2009'da bir hazırlık da yaptınız ama Meclise gelmedi. Gelmedi de ne oldu? Bir kere, birliklerin DFİF borçları durduk yerde büyümeye devam etti. Ondan sonra, zaten DFİF kredisi kullanan pek yok ama siz, durduk yerde, bu üzerinize düşen sorumluluğu yerine getirmeyerek birliklerin borç yükünü artırdınız. Şimdi "Azalttık." diyorsunuz ama artırdıktan sonra azaltmalar bunlar, durduk yerde faiz yükü bindirdiniz üstüne.

Değerli arkadaşlar, birliklerin iki temel sorunu var. Bu iki temel sorundan bir tanesi bu birikmiş borçlarıdır, DFİF borçlarıdır. Tabii, birliklerin aslında bankalara da borçları var. Başka devlet borçları olabiliyor -sigorta ya da vergi- ama esas itibarıyla kredi borçları ve bunun da aslan payı şu an DFİF'te. Bu DFİF borçlarını yeniden yapılandırıyorsunuz -birazdan göreceğiz, 27'nci maddede bir yeniden yapılandırmanız var- fakat bu yeniden yapılandırmanın da daha çok hazine mantığıyla yapıldığını yani bütçe dengeleri saplantısı üzerinden yapıldığını… Ben biliyorum sizin Bakanlığınız bunun daha iyi koşullarda yapılmasını da önerdi ama muhtemelen hazineye de sözünüz geçmiyor.
Yani burada bütün meseleyi bütçe dengeleri üzerinden yaparsanız bu birlikleri çökertirsiniz, bu birlikleri batırırsınız, birlikleri tasfiye edersiniz. Zaten IMF programının ana amacı buydu, birliklerin tasfiye sürecine sokulmasıydı, büyük ölçüde… İkisi zaten tasfiye hâlinde Kayısı Birlik ve TASKOBİRLİK ama diğerlerinde de birçoğu ÇUKOBİRLİK'ten tutun, TARİŞ'in örneğin, özellikle Pamuk Birliği, bunlar çok önemli ölçüde mal mülk satarak, faaliyetlerini daraltarak ayakta kalma mücadelesi veriyorlar. Ortaklarına ve sonuçta tarıma, sonuçta tarımsal üretime destek vermeye, katkı vermeye hâlâ çaba gösteriyorlar.

Birinci sorun buydu, bu birinci sorunda yani DFİF borçlarının ertelenmesinde yeterli bir düzenleme getiremediniz maalesef. Bakın, bu DFİF borçları da nasıl oluştu? Onu da size söyleyeyim. 2000 öncesi birliklerin birikmiş borçları bir tahkime tabi tutuldu, Mayıs 2000 öncesindeki borçları silindi ama bunun karşılığında birliklerden iki tane şey özellikle istendi, bir tanesi: Tepenize bir yeniden yapılandırma kurulu getiriyoruz, her adımınızı attığınızda bize danışacaksınız, yatırımlarınızı daraltacaksınız, yatırımlarınızın bir bölümünü tasfiye edeceksiniz ve bir de personel rejiminizi yeniden düzenleyeceksiniz, kıdem tazminatlarını da devletin hazine ödemesi hâli, şartları yerine getirilebilir.

Şimdi, ne oldu? Birlikler daha iyi durumda mı? Birliklerin her yıl yeniden ürün alım kredisi ihtiyacı olduğu için geçmiş borçlarının silinmesi derde deva değil. Birliklerin yeniden, her yıl ürün alım dönemlerinde paraya ihtiyaçları var. Nasıl karşılayacaklar? Ya siz vereceksiniz devlet olarak bir kredi musluğunuz olacak ya da piyasadan borçlanacaklar. Bir DFİF fonu üzerinden, yani Destekleme ve Fiyat İstikrar Fonu üzerinden bir 250 milyarlık -250 milyon şimdiki şeyiyle- bir başlangıç sermayesiyle işi götürdünüz ve şu an geldiği noktada 1 milyar 285 milyon liralık bir meblağa ulaştırdınız. Bu geriye ödemelere rağmen buraya ulaşıyor.

Bakın, geriye ödemeler nasıl? Size bir tane örnek vereyim. TARİŞ Üzüm Birliği. Şimdiye kadar toplam 135 milyon lira kredi kullanmış, DİFİF kredisi, bu kullandığı kredilere karşılık 127 milyon liralık ödeme yapmış, ama hâlen borcu ne kadar? 164 milyon lira. Yani bu ne demektir? Bu aslında öde öde artsın demektir. Ödüyorsunuz, ödüyorsunuz, tıpkı banka borçları gibi ödedikçe artıyor.

Şimdi, siz, "Bunun yaklaşık yüzde 50'sini indiriyoruz, sevinin." diyorsunuz. Niye sevinsin? Çünkü 2005 yılından itibaren siz birikmiş o ana paralara faizleri de katarak sürekli bir kapitalizasyon gerçekleştirdiniz, yani borçları sürekli kapitalize ederek faizleri ana paraya eklediniz. Eklediğiniz için, aslında birliklerin faizleri silseniz belki hiç borçları yok, ama şu an inanılmaz bir borç yükü altında ve sizin yaptığınız bu planla da hâlen 16 birliğin 12'si 618 milyon lira borçlu kalacaklar.

Nasıl ödeyecekler bunu? "On beş yıl" diyorsunuz ama, nasıl ödeyecekler? Yani birçok birlik faaliyetlerini ya durduracak ya daraltacak daha da fazla ya yürüyemeyecek, tasfiye olacak. Yani böyle bir şeyi istiyor musunuz? Hâlâ tarımdaki bu tasfiyeyi istiyor musunuz istemiyor musunuz, temel soru budur ve bu konuda sanırım niyetinizin iyi olmadığı anlaşılıyor.

Bakın, birliklerin ikinci meselesi, ikinci temel sorunu her yıl yeterli miktarda ürün alım kredisine sahip olmasıdır. "Eğer böyle bir imkânları yoksa yaşayamazlar." demiştim. Bunu nasıl yapacaksınız? Bununla ilgili bir düzenlemeniz var mı?

Aslında ilk başta biraz sevindik -17'nci, ilk şey hâliyle, şimdi 20'nci madde- 20'nci maddede bir cümle vardı, o cümlede, işte, bu kanun hükümlerine göre kurulmuş kooperatif, birliklere siz devletçe finansman sağlanabileceğini öngörüyordunuz, fakat birdenbire bunun tehlikeli olabileceğini düşündünüz. Hazine cenahı muhtemelen öyle düşündü ve bir önerge verdiniz yani kendi getirdiğiniz tasarıya bir önerge verdiniz, bu önergeyle komisyonda bu cümleyi çıkarttınız. Bu durumda, peki, Dünya Bankası tasarısından ne farkı var? Çünkü Dünya Bankası tasarısı da ne diyordu? "Kooperatif veya birliklere devlet veya diğer kamu tüzel kişilerinden herhangi bir mali destek sağlanamaz." diyordu. Biz "Hah, şimdi bunu tersine döndürecek galiba hükûmet." dedik fakat ne oldu? Tabii, aslına rücu etti yani, neyse o oldu tekrar. Yani, bu iyimser beklenti birden bire havada kaldı çünkü bu iktidar zaten İMF politikalarını uygulayarak devam eden, ayakta duran bir iktidar. Dolayısıyla, aslına rücu etti. Muhtemelen IMF'nin, Dünya Bankasının görünmez eli gene burada devreye girmiştir ve sizin o cümleciğinizi oradan çıkarmıştır. Bizim şimdi bununla ilgili yeri geldiğinde 20'inci madde önergelerimiz olacak yani yeniden birliklerin ürün alım dönemlerinde bir finansman imkânına kavuşmasını isteyeceğiz. Umarım bu kısa sürede, komisyonla Genel Kurul arasında geçen bu sürede akıllar yerine gelir ve birliklerin tasfiyesine böylesine kolayca izin verilmez diye düşünmek istiyorum. Hâlâ iyimserliği korumak istiyoruz. Eğer bunu yapmazsanız yani böyle bir düzeltmeye gitmezseniz gerçekten birlikleri kötü bir gelecek bekliyor. Elimize çok sayıda mesaj geliyor birliklerden yani "Bu vaziyette bu borçların altından kalkamayız ve her yıl tekrar borçlanırız yani şuan siz yarıya indiriyorsunuz, hiç uzağa gitmeyin, beş yıl sonra biz yeniden bu borçları katlamalı olarak getiririz. Özel bankalar üzerinden olur, başka türlü olur, buna müsaade etmeyin." Dünyanın bütün gelişmiş toplumlarında tarıma destek verilir. Gıda güvenliği birinci önceliktedir ve tarım satış kooperatifleri birlikleri türü mekanizmalara da devlet kredi desteği verir, finansman desteği verir. Bunu yapmanızı hâlâ bekliyoruz.

Sayın Bakan size bu…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OĞUZ OYAN (Devamla) - …mesajı iletmek istiyorum.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)

***

 

 

 

 

 

 

 

Madde 20:

OĞUZ OYAN (İzmir) - Teşekkür ederim Sayın Başkan.

Değerli milletvekilleri, efendim, bu, biraz önce diğer önergede okundu. Hükûmet teklifinde bu maddenin (1)'inci fıkrasının sonundaki cümle şöyleydi: "Bu kanun hükümlerine göre kurulmuş olan kooperatif ve birlikler, üreticilere verilen desteklerde aracı olarak kullanılabilir ve devletçe kooperatiflere sağlanan desteklerden yararlanabilirler."

Biz isterdik ki Bakanlık bu teklifinde ısrarlı olsun, hazinenin bu konudaki baskısı karşısında geri adım atmasın. Çünkü, sizin buradaki bu düzenlemenizi kurtaracak madde buydu ama bundan geri adım attınız çok yazık. Benim, Komisyonda bu konuda verdiğim önergeyi, bunu daha da güçlendiren önergeyi reddettiniz. Burada benim önergem kanun teklifimden üretilen bir önergedir. Her yasama döneminde tarım satış kooperatifleri birlikleri için yasa teklifi verdim. Kanun teklifim ya görüşülmedi ya görüşüldü reddedildi, en sonunda işte Komisyonda görüşüldü ve reddedildi. Bu kanun teklifiyle ne yapıyoruz? Biz Bakanlığa gene Bakanlar Kurulu üzerinden bir yetki vererek tarım satış kooperatifi birliklerine tarımsal ürün piyasası müdahale görevi verebileceklerini düzenliyoruz ve burada da kredi ihtiyaçlarının Ziraat Bankasınca uygulanmakta olan tarımsal kredi cari faiz oranlarından kredi konuları itibarıyla belirlenecek nispetlerde indirim yapılmak suretiyle hazine tarafından karşılanmasını getiriyoruz.

Değerli arkadaşlarım -biraz önce Sayın Kâtip çok hızlı okudu onun için ben daha yavaş okuyarak anlaşılmasını sağlamaya çalışıyorum- tarım desteksiz olmaz. Dünyanın hiçbir tarafında desteksiz yürüyen bir tarım politikası yoktur, Amerika'da yoktur, Japonya'da yoktur, Avrupa'da yoktur. Biz kendi tarımımızı mahvetmek için uğraşıyoruz.

Bakın, tarımın niçin desteksiz olmaz biliyor musunuz? Çünkü, ticaret hadleri tarım aleyhine değişir. İç ticaret hadlerine bakın Türkiye'de, iç ticaret hadleri yani tarımla tanrım dışı ürünler, sanayi ürünleri arasındaki iç ticaret hadleri, sürekli tarım aleyhine gelişir. Burada tarımı ayakta tutmak dolayısıyla gıda güvenliğini sağlamak için mutlaka tarıma destek vermelisiniz. Siz ne yapıyorsunuz; tarımın en önemli girdisi olan mazottan aldığınız vergi, ÖTV'si, KDV'si tarıma sağladığınız toplam destek kadar. Yani, sadece mazot üzerinden, tarımın kullandığı mazot üzerinden geriye aldığınız vergi, tarıma verdiğiniz toplam destek miktarında. Diğer vergileri saymıyorum, gübresinde, tohumunda, ilacında vesairesinde… Yani, tarım girdi fiyatlarında inanılmaz yükseliş, tarım girdilerinde inanılmaz vergi yükleri ve siz dostlar alışverişte görsün tarıma destek veriyormuş gibi gözüküyorsunuz, bu doğru değildir, bu bir oyundur, bu bir gösteridir, bu bir şovdur. Yani, tarıma destek falan diye bir şey yok aslında Türkiye'de. Hâlbuki, siz, kendi Tarım Kanunu'nuzu 2006'da getirdiniz. O Tarım Kanunu'nda yüzde 1 dediniz, millî gelirin en az yüzde 1'i kadar tarıma destek veririz. E, hadi verin, niye vermiyorsunuz, yüzde yarımı niye aşmıyorsunuz? Yüzde yarımdasınız, diğer yüzde… Yani, üretici, sizden her yıl 5 milyar lira alacaklıdır Türkiye'de. 2006'dan bu yana, hesaplayın, yedi yıl, 7x5=35 milyar eder. Birliklerin ne kadar borcu var? Birliklerin 1 milyar 285 milyon borcu var. Kaynak mı? Buyurun size. Tarımın alacağı 35 milyar, siz birliklerin 1 milyarlık borcunu silemiyorsunuz değil mi, 1 milyarlık borcunu silemiyorsunuz. Doğrudan gelir desteği adı altında 13,5 milyar lira -geri dönüşsüz, anaparası geri dönüşsüz, faizi zati yok- verdiniz, 13,5 milyarı verdiniz geri almadınız. Hadi, buyurun 1,3'ü silin anaparasıyla, faiziyle. Yok eliniz ermez, gidemezsiniz.

Değerli arkadaşlarım, Tarım Kanunu'nda fark ödemesi var, prim sistemini fark ödemesine bağlıyor. Yani bir ürünün maliyetiyle piyasa fiyatları arasında o ürünü üreten aleyhine bir fark varsa yani piyasa fiyatları maliyetlerini karşılamıyorsa buna fark ödemesiyle… Avrupa bunu yıllarca uyguladı. Şimdi bize "Uygulamayın, doğrudan gelir desteği türü doğrudan destekler yapın." diyorlar ama kendileri on yıllarca tarım politikalarını böyle yaptılar. Biz niye bunu kullanmayalım? Kanuna getirdiniz koydunuz; hadi uygulayın, yok. Kanuna koyuyorsunuz ama uygulamaya eliniz varmıyor. Bu mudur tarım politikaları, bu mudur kooperatifçilik, bu mudur destek politikaları?

Değerli arkadaşlarım, bu arada size tekrar söyleyeyim: Kayısı Birlik, Taskobirlik gibi birliklerin 12 milyon lira bu sizin yaptığınız yeniden yapılandırmaya göre borcu kalıyor. Siz, burada, yönetimlerini, 6183 sayılı Amme Alacakları Kanunu üzerinden gidip…

(Mikrofon otomatik cihaz tarafından kapatıldı)

OĞUZ OYAN (Devamla) - …yönetim düzeyinde de sorumlu tutuyorsunuz. Bu, gerçekten "Hiçbir hizmet cezasız kalmaz." anlayışıdır, bu yanlıştır. Bunu mutlaka düzeltmeniz gerekir.

Teşekkür ediyorum. (CHP sıralarından alkışlar)