SAVCILIĞA YSK VE RTÜK SUÇ DUYURUSUNA İLİŞKİN BASIN AÇIKLAMASI

İZMİR/ 2 Haziran 2015/ 10.00

BASIN AÇIKLAMASI

24. Dönem İzmir Milletvekili Oğuz Oyan,

seçimleri denetleme görevinden kaçan Yüksek Seçim Kurulu hakkında 27 Mayıs 2015’te Anayasa Mahkemesine bireysel başvuru hakkını kullandıktan sonra bugün de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığı’na suç duyurusunda bulundu.

İzmir Milletvekili Prof. Dr. Oğuz Oyan CHP İzmir İl Başkanlığı’nda düzenlediği Basın Toplantısında şunları söyledi:

Cumhurbaşkanı Erdoğan’ın Anayasa ve yasa tanımazlığının doruk noktasını oluşturan bu seçim sürecinde Türkiye’de Hukuk Devleti son nefesini vermiştir.

Cumhurbaşkanı, tarafsızlığını Anayasaya kazıyan 101 ve 103. maddeleri yok sayarak meydan meydan dolaşmakta, Anayasaya meydan okumakta ve  yeminini çiğnemektedir. Her şey milletin gözü önünde olmakta, seçimleri yönetmek ve denetlemekle görevli olan YSK ise yan çizmektedir. YSK’dan güç ve cesaret alan RTÜK de yayın denetimini yapmamakta, seçimlerin serbest ve eşit koşullarda gerçekleşmemesinde YSK ile birlikte ortak sorumluluk yüklenmektedir.

YSK, 236, 290 ve 291 sayılı kendi Kararlarına bile istisnasız herkesin uymasını sağlayabilmekten acizdir. Anayasa 10'a göre, "Herkes kanun önünde eşittir". Anayasa 101'e göre, "Cumhurbaşkanı seçilenin, varsa partisi ile ilişiği kesilir". Dolayısıyla Cumhurbaşkanı "herkes"ten daha kısıtlıdır. Buna rağmen,  Cum. Erdoğan herkesten daha taraflıdır ve bu durum karşısında YSK ile türevi RTÜK üç maymunu oynamaktadır.

Gerçi, YSK'nın iki üyesi bizim 5 Mayıs'ta yaptığımız başvuruya destek vererek (o zamana kadar Kurulun oybirliğiyle verdiği ret kararlarına ilk kez Karşıoy yazarak), “Cumhurbaşkanının açık ve kapalı yer toplantıları ile toplu açılış törenlerinde, mitinglerde milletvekili genel seçimine yönelik olarak bazı siyasi parti ve kişileri doğrudan hedef alan söylem ve eleştirilerde bulunduğu ve bu suretle seçim sonuçlarını etkileyecek mahiyette propaganda konuşmaları yaptığı”nı, yani Anayasayı ihlal ettiğini tespit edebilmişlerdir.

YSK çoğunluğu ise, Cumhurbaşkanının "sorumsuzluk hali"ne dayanarak görevini yapmaktan kaçınabileceğini sanmaktadır. Bu, en hafif deyimiyle, bir görevi ihmal suçudur. Seçim sürecini denetleme görevini yerine getirmeyen Kurulun, seçim sonuçlarını eşit ve yansız bir biçimde denetleyebileceğine bu koşullarda güven duyulabilir mi? 2015 Milletvekili Genel Seçimi üzerine ağır bir gölge düşmüştür.

***

“Hukuk devleti” gibi bir anayasal üst kavramın tüketildiği ortamda, Türkiye’nin bir “kanun devleti” olma yani hiç olmazsa yürürlükteki yasalara uyulmasını sağlama kapasitesi de yok edilmiştir.

-YSK’nın 291 sayılı kararında hatırlatılan 2820 sayılı Siyasi Partiler Kanunu'nun 87. maddesindeki "Dini ve dince kutsal sayılan şeyleri istismar yasağı" başlıklı hükmü de, herkes için bağlayıcı olmasına karşın, Cumhurbaşkanının bunu seçime yönelik bir din istismarına dönüştürülmesine seyirci kalınmaktadır. Oysa bu istismarların yayımının önlenmesi YSK ve RTÜK’ün görev alanındadır.

-Aynı denetimsizlik, 28 Mayıs 2015’te başlayan (veya başlaması gerektiği halde başlayamayan) “törenlere ait yasaklar” konusunda da sürdürülmektedir. YSK’nın 298 sayılı Seçimlerin Temel Hükümleri ve Seçmen Kütükleri Hakkında Kanunun 64. maddesi hükmüne göre belirlediği takvim çerçevesinde 28 Mayıs 2015’ten itibaren, her türlü açılış törenini düzenlemek yasaktır. Peki, siyasi hakları kısıtlı olan Cumhurbaşkanının, yanına bakanları da alarak yaptığı nedir? Böyle bir ortamda seçim güvenliği olabilir mi?

YSK’nin bu denetimden kaçması, kamu gücü tarafından hak ihlalidir. YSK’dan talep edilen Cumhurbaşkanı’nın faaliyetlerini denetlemesi değil, “serbest, eşit, gizli, genel oy” un ve bu konudaki hak ihlalinin denetimidir. Daha açıkçası, Cumhurbaşkanının konuşmalarının herhangi bir şekilde seçim sürecine ve vatandaşın oyuna tesir edecek kısımlarına radyo ve televizyon yayınlarında yer verilmemesini denetlemektir.

***

YSK’nın başvurumuza verdiği 07/05/2015  tarihli 828 sayılı ret kararı, YSK’nın bu seçimleri yönetme ve denetleme potansiyelini yitirdiğini bir kez daha göstermiştir. Bu kararla YSK’nın kendi üzerine düşen görev ve sorumluluğu yerine getiremeyeceği anlaşılmış, bunun üzerine YSK’nın görevlerini sayan Anayasa’nın 67. maddesi ve AİHS’ye ek (1) sayılı Protokol’ün 3. maddesinde korunan haklarımızın ihlal edildiğine hükmedilerek 27 Mayıs 2015 tarihinde tarafımızca Anayasa Mahkemesi’ne bireysel başvuruda bulunulmuştur.

Genel seçimin 07.06.2015 günü yapılacak olması karşısında, anayasal hakkımızın telafisi olanaksız biçimde yok olacağı dikkate alınarak şimdi de Anayasanın 79. maddesinin emrettiği görevleri, Seçim Kanununun 64. maddesinin ve Siyasi Partiler Kanununun 87. maddesinin, kendi 236, 290 ve 291 sayılı Kararlarının gereğini yerine getirmeyen, dolayısıyla seçimleri yönetim ve denetim görevinden kaçan Yüksek Seçim Kurulu’nu ve radyo televizyon yayınlarını denetlemeyerek yayın adaletini denetleme görevinden kaçan Radyo Televizyon Üst Kurulu hakkında gerekli soruşturmaları yapmak ve Türk Ceza Kanununun 257’nci maddesinde düzenlenen “Görevin İhmali Suçu”nu işledikleri için ekli ret kararlarında imzası bulunan YSK ve RTÜK üyeleri hakkında iddianame düzenlenmesine karar verilmesi için Ankara Cumhuriyet Başsavcılığına suç duyurusunda bulunma zorunluluğu doğmuştur.